Hava İş Hukuku
Hava iş hukukunda Türk Borçlar Kanunu’na tabi olan havayolu çalışanları ile Toplu İş Sözleşmesi ile İş Kanunu’nun tatbik edildiği çalışanların, yasal boşluklardan kaynaklanan hak kayıplarına karşı mevzuat ve toplu iş sözleşmeleri yoluyla sınırlı koruma elde edebildikleri, ancak işverenlerce uygulanan mobbing, ücretsiz izin ve istifaya zorlama gibi yıldırma stratejilerine karşı, mevzuatın sunduğu koruyucu hükümler ile yargı içtihatlarının müteaddiden değerlendirilmesi ve bu sürecin hava iş hukuku alanında uzman bir avukat rehberliğinde yürütülmesi hâlinde havayolu personeli olan pilot ve kabin memurlarının hakları azami derecede korunabilecektir.
Havayolu çalışanları, İş Kanunu kapsamı dışında bırakılmış olup, yasal mevzuattaki bu boşluk uygulamada havayolu çalışanları için sınırlı koruma sağlamaktadır. Bu durumda, Borçlar Kanunu’nda tanımlanan hizmet sözleşmesi hükümleri ve akdedilen hizmet sözleşmesinde tarafların belirlediği hükümler çerçevesinde çalışanların hakları korunmaktadır.
Bu durum, hem işçi statüsüne yönelik belirsizlikleri hem de müktesep hakların güvence altına alınmasında yaşanan zorlukları gündeme getirmektedir. Zira, İş Kanunu’na tâbi olmayan havayolu personelinin temel hakları, yalnızca Türk Borçlar Kanunu’nun 393 ve devamı maddelerinde düzenlenen hizmet sözleşmesi hükümleriyle sınırlı kalmaktadır. Peki, bu durumda söz konusu çalışanların fazla mesai, yıllık izin ya da kıdem tazminatı gibi talepleri nasıl değerlendirilmektedir? Cevaben belirtmek gerekir ki, Yargıtay içtihatları, uygulamada bu tür talepleri değerlendirmeye alırken hizmet sözleşmesinin niteliği, işin sürekliliği ve işverenin talimat verme yetkisini esas almakta, bilhassa fiili durum üzerinden hakikate uygun bir yorumlamaya yönelmektedir. Bu hâliyle, hukukî statüye ilişkin boşluğun, yargı kararlarıyla telâfi edilmeye çalışıldığı izahtan varestedir.
Bununla birlikte, çalışılan havayolu firmasında sendikal teşkilatlanma bulunması ve sendika ile yapılan Toplu İş Sözleşmesi’nde İş Kanunu’nun uygulanacağına dair hükümler bulunması hâlinde, İş Kanunu’nun sağlamış olduğu korumadan faydalanmak mümkün olmaktadır. Uygulamada havayolu şirketlerinin çalışanlarına uzun süreli ücretsiz izin vererek, mobbing uygulayarak, firma içinde belirlenen dil sınavları gibi uygulamalar ile kriterler yaratarak yıldırma politikası izlediği ve feshin firma tarafından yapılmasındansa çalışanın istifaya zorlandığı ve bu suretle işçilik haklarından mahrum bırakıldığı görülmektedir.
Bu tespitten hareketle, sendikal örgütlenmenin yalnızca toplu pazarlık süreci bakımından değil, aynı zamanda bireysel iş hukukuna etkisi bakımından da mühim sonuçlar doğurduğu ifade edilebilir. Şöyle ki, Toplu İş Sözleşmesi’nde açıkça İş Kanunu’nun uygulanacağına dair bir düzenleme yer alması, çalışan lehine koruma mekanizmasını etkin kılmakta, bilhassa iş güvencesi ve işçilik alacaklarına ilişkin taleplerin hukukî temelini güçlendirmektedir. Mobbing, yıldırma politikası ve dolaylı fesih gibi davranışların, Anayasa’nın 49 ve 55. maddeleri ile güvence altına alınan çalışma hakkı ve adil ücret hakkını zedelediği açıktır. Bu bağlamda, söz konusu fiillerin tespiti hâlinde, hem bireysel dava yolları hem de sendikal yollardan yapılan başvurularla müessir sonuçlar alınması mümkündür. Acaba bu tür uygulamalara karşı bireysel başvurular mı yoksa kurumsal mücadele mi daha etkilidir? Kanaatimizce her iki yolun birlikte işletilmesi, hakkaniyetli bir çözümün önünü açmaktadır.
Havayolu firmaları, burada yasal boşluktan istifade ederek personeli yıldırmakta ise de, mevzuattaki koruma yolları sonuna kadar kullanıldığında, havayolları çalışanları lehine sonuçlar alındığı görülmektedir. Hukuk Büromuzca, havayolu çalışanlarının yasal mevzuattan kaynaklı tüm haklarının korunması amaçlı danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunulmaktadır.
Bu noktada, her ne kadar havayolu firmalarının sistematik şekilde hak ihlallerine yöneldiği gözlemlense de, avukat marifetiyle yürütülen hukuki süreçler neticesinde bu uygulamaların bertaraf edilebildiği görülmektedir. Mevzuatın eksikliği, mahkemeler nezdinde yapılan tafsilâtlı tetkik ve mütalaalar ile bertaraf edilebilmekte; müteaddiden açılan davalarda çalışan lehine içtihatlar geliştirilmektedir. Bilhassa görevli mahkemenin belirlenmesi, ispat külfetinin nasıl tevzi edileceği ve mobbingin tespiti için başvurulacak delil sistematiği gibi teknik konular, uzman bir avukatın mülahazalarıyla doğru biçimde yönlendirilmediği takdirde telafisi güç sonuçlar doğurabilir. Bu itibarla, hava iş hukukuna dair uyuşmazlıklarda, sürecin tüm evrelerinin hukukî istikrar içerisinde yürütülmesi, yalnızca bireysel hakların değil, aynı zamanda çalışma hayatının adalet ilkesiyle bağdaşır şekilde şekillenmesi bakımından da mühimdir.
Hava iş hukuku alanında yaşanan uyuşmazlıkların çözümünde, sıradan iş ilişkilerinden farklı olarak özgül hukukî boşluklar, teknik değerlendirmeler ve çok katmanlı mevzuat yorumları söz konusu olduğundan, bu sahada tecrübeli bir avukatın desteği yalnızca sürecin yönetilmesi açısından değil, hakların telâkkisi ve korunması açısından da müstesna bir kıymet taşır; bu bakımdan, mevzuata vakıf ve içtihatları müdrik bir hukukçunun rehberliğinde yürütülen süreçler, havayolu çalışanları açısından adaletin tecellisini temin etme yönünde en sağlıklı yoldur.
Hukuk Büromuzca Hava İş Hukuku alanında sunulan başlıca hizmetler şu şekildedir:
Havayolu personelinin hizmet sözleşmesinin haklı nedenle sona erme safhasında fesih bildirimi hazırlanması ve yasal mevzuat temelinde hukuki bilgilendirme yapılması: Pilot, kabin memuru yahut yer hizmetlerinde görevli havacılık sektörü çalışanlarının hizmet sözleşmelerinin sona erme süreci, özellikle haklı nedenle fesih hâlinde, ciddi bir hukuki özeni ve tafsilâtla değerlendirilmiş bir tetkiki zaruri kılmaktadır. Şöyle ki, haklı nedenle fesih, Türk Borçlar Kanunu’nda ve varsa Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenen hükümler ışığında değerlendirilmeli; sözleşmenin feshi, işçinin yahut işverenin maruz kaldığı davranışların mahiyetine göre mütalaa edilmelidir. Bu bağlamda, fesih bildiriminin hukuka uygun biçimde hazırlanması, ileride çıkabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi açısından bilhâssa önem arz etmektedir. Hâliyle, hukuk bürosu bünyesinde görev yapan bir avukat tarafından yapılan mülahaza neticesinde, fesih süreci hem mevzuat hem de mukarrerat binâen şekillendirilerek, işçinin hakları en geniş çerçevede korunmaktadır. Aksi hâlde, yanlış yapılan bir bildirimin ileride doğuracağı neticeler, telafisi güç mağduriyetlere yol açabilir.
Haklı sebebe dayanmayan fesih durumunda, TBK m. 438 temelinde tazminat alacağı dava açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Hizmet sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedilmesi hâlinde, özellikle pilot ve kabin memurlarının TBK m. 438 kapsamında tazminat talep etme hakkı doğmaktadır. Bu tür fesihlerde, işçinin iş görme ediminden yoksun bırakılmasıyla doğan zarar, sadece ekonomik kayıplarla sınırlı kalmayıp, meslekî itibar kaybını da ihtiva edebilir. Bu meyanda, hukuk bürosu marifetiyle açılacak dava süreci, yalnızca maddî zararların değil, bilâkis tüm hukuki müktesebatın muhafazası açısından da mühimdir. Avukat desteğiyle yürütülecek dava, hem mevcut içtihatların tafsilatlı tetkikiyle hem de taraflar arasındaki sözleşmenin mefhumuna uygun yorumlarla şekillendirilmekte olup, bu sayede adaletin tesisi mümkün hâle gelmektedir. Bu itibarla, fesih gerekçesinin haklılık zemininden yoksun olup olmadığının izahtan varestedir biçimde incelenmesi, tazminat davasının seyrine doğrudan etki etmektedir.
Havayolu firması ile yapılmış Toplu İş Sözleşmesinde İş Kanunu’nun uygulanacağına dair hüküm bulunması halinde, bu kanundan kaynaklı işçilik alacakları davası açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Toplu İş Sözleşmesi kapsamında, açıkça İş Kanunu’nun uygulanacağının düzenlenmiş olması hâlinde, pilot ve kabin memurlarının işçilik alacakları bakımından İş Kanunu hükümleri istikametinde dava açma imkânı doğmaktadır. Bu durum, hâliyle çalışan lehine geniş bir koruma çerçevesi yaratmakta; yıllık izin ücretinden fazla mesaiye, kıdem ve ihbar tazminatına kadar pek çok hak talebinin yasal dayanağını teşkil etmektedir. Lakin bu tür taleplerin muvaffakiyetle ileri sürülebilmesi, hukuk bürosu bünyesinde çalışan avukatların söz konusu TİS hükümlerini ve içtihatları tevilen değerlendirmesiyle mümkündür. Neticede, toplu iş sözleşmesinin varlığı, işçinin hakları bakımından müstesna bir güvence sağlamakta, ancak bu güvencenin pratiğe dökülmesi titizlikle yürütülecek hukuki süreçlerle mümkün olmaktadır.
Havayolu firması ile yapılmış Toplu İş Sözleşmesinde İş Kanunu’nun uygulanacağına dair hüküm bulunması halinde, bu kanundan kaynaklı işe iade davası açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Toplu İş Sözleşmesi'nde yer alan ve İş Kanunu’na açıkça atıf yapan hükümler çerçevesinde, havayolu personelinin işe iade davası açma hakkı doğabilmekte olup, bu hak bilhassa iş güvencesinin temini bakımından önem taşımaktadır. Zira, pilot veya kabin memuru olarak görev yapan çalışanlar, haklı bir sebep olmaksızın işten çıkarıldıkları hâlde, işe iade yoluyla sadece işlerini değil, aynı zamanda meslekî itibarlarını da yeniden telâkki edebilirler. Bu gibi dava süreçlerinin başarıyla yönetilmesi, ilgili yasal dayanakların tafsilâtla ortaya konulması ve müteaddiden içtihatların değerlendirilmesi ile mümkündür. Hukuk bürosu tarafından yürütülen işe iade davalarında, avukatın tetkik ettiği deliller ve tanıklık beyanları neticesinde mahkemeye sunulan ilâmlar, müvekkilin lehine adaletin tecellisini sağlayan en kuvvetli araçlar hâline gelmektedir.
Tek taraflı olarak akdedilmiş cezai şart hükmünün iptali davası açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Çoğu zaman havayolu firmaları tarafından tek taraflı olarak belirlenen ve bilhassa pilotların eğitim sözleşmelerine dercedilen cezai şart hükümleri, uygulamada hakkaniyetle bağdaşmayan sonuçlara yol açmaktadır. Hâlbuki Türk hukukunda, cezai şartın geçerliliği hem borç doğuran işlemin mâhiyeti hem de taraflar arasındaki dengenin mevcudiyetiyle değerlendirilmeli; açık bir hakkın kötüye kullanımı hâlinde iptal edilebilmelidir. Bu noktada, hukuk bürosu tarafından açılan iptal davaları, gerek anayasal eşitlik ilkesine gerekse sözleşme serbestisi sınırlarına dayandırılarak yürütülmekte; avukatın tafsilatlı hukukî mülahazalarıyla desteklenmektedir. Şöyle ki, cezai şartın mübalağalı tutarlarda belirlenmesi ve tek taraflı irade ile şekillendirilmesi, yargı nezdinde adalete aykırı telâkki edilmekte ve iptal edilmektedir.
İş kazasından ve meslek hastalığından kaynaklı tazminat ve ceza davası açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Havacılık sektörü, doğası gereği yüksek risk içeren bir iş kolu olup, pilotların veya kabin memurlarının maruz kalabileceği iş kazaları ya da meslek hastalıkları, hem işverenin sorumluluğunu doğurmakta hem de çalışan açısından maddî ve manevî tazminat talep etme imkânı doğurmaktadır. Bu tür hâllerde, hukuk bürosu aracılığıyla açılan tazminat ve ceza davaları, yalnızca yasa ve mevzuat hükümleri ile sınırlı kalmamakta; içtihatların müteaddiden değerlendirilmesi, bilirkişi raporlarının tetkiki ve tıbbi belgelerin tafsilatlı incelenmesiyle şekillenmektedir. Avukatın davaya sunduğu uzmanlık, yalnızca mahkemede ileri sürülen iddiaların değil, aynı zamanda mağduriyetin hakikî mefhumunun ortaya konulmasını sağlar. Bu itibarla, iş kazasının illiyet bağının ve ihmalin ispatı, adaletin tesisi bakımından belirleyici olmaktadır.
Havacılık sektörü çalışanlarının, yasal mevzuat temelinde haklarının korunması konularında danışmanlık hizmeti sunulması: Pilotlar ve kabin memurları başta olmak üzere, havacılık sektörü çalışanlarının karşılaştığı karmaşık hukukî sorunlar, ancak sürekli değişen mevzuatın yakından takibi ve içtihatların güncel tetkikiyle sağlıklı biçimde değerlendirilebilir. Bu noktada, bir hukuk bürosu tarafından sunulan danışmanlık hizmeti, sadece mevcut sorunların çözümüne değil, bilâkis gelecekte doğabilecek ihtilafların önlenmesine de katkı sağlar. Avukatın hukuki mütalaaları, sözleşme hükümlerinin yorumlanmasından disiplin işlemlerine, performans değerlendirmelerinden iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine kadar pek çok alanda yol gösterici mâhiyet taşımaktadır. Bu tür bir hizmetin sürekliliği, müvekkilin haklarının ihlal edilmeden korunmasında müstesna bir rol oynamaktadır.
Havacılık sektörü çalışanlarının yaralanma, ölüm ve iş görmezlik hallerine ilişkin davaların açılması ve dava sürecinin takip edilerek neticelendirilmesi: Havayolu sektöründe yaşanan iş kazaları sonucunda meydana gelen ölüm, sürekli iş göremezlik veya ciddi yaralanmalar, sadece birer kaza değil, çoğu zaman işverenin yükümlülüklerini ihlal ettiği durumların tezahürü olarak telâkki edilmektedir. Pilotun uçuş esnasında maruz kaldığı ani basınç değişiklikleri veya kabin memurunun vardiyalı çalışma nedeniyle yaşadığı sağlık sorunları, işverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı hareket ettiğini ortaya koyabilir. Bu tür durumlarda açılacak tazminat ve ceza davaları, hukuk bürosu tarafından hazırlanmakta ve davanın tüm safhalarında, özellikle illiyet bağının ve kusurun ispatı yönünden avukatın aktif müdahalesi ile yürütülmektedir. Mefhumu açık olan bir gerçek şudur ki, bu tarz davalarda adaletin tecellisi, yalnızca maddî zararların giderilmesiyle değil, aynı zamanda ihmalin sorumlularına tevilen yüklenmesiyle mümkündür.
Pilot ve kabin memurlarının haksız feshe karşı işe iade davası açılması ve sürecin yürütülmesi: Havayolu sektöründe görev yapan pilot ve kabin memurlarının, İş Kanunu kapsamında bir iş güvencesi hükmüne tâbi tutulmaları hâlinde, haksız feshin vuku bulması durumunda işe iade davası açma hakları doğmaktadır. Şöyle ki, çalışanın iş sözleşmesi feshedilmişse ve bu fesih geçerli veya haklı bir nedene dayanmıyorsa, avukat aracılığıyla yapılacak hukuki başvuru neticesinde işe dönüş mümkün olabilmektedir. Bu süreçte hukuk bürosu tarafından yapılan tetkikler, işverenin gerekçesinin mevzuat ve içtihatlar yönünden değerlendirilmesine imkân sağlar. Hâlbuki birçok işveren, özellikle kabin memurlarını yıldırma suretiyle işten uzaklaştırmaya çalışmakta, bilâkis bu işlemlerin geçerliliği hukuk düzeninde sorgulanmaktadır. Müteaddiden verilen yargı kararları, işe iade talebinin yalnızca formal bir prosedür olmadığını, adaletin ve iş güvencesinin somut bir yansıması olduğunu göstermektedir. Bu itibarla, ilgili yasa hükümleri ile ulusal mukarrerat birlikte mülahaza edildiğinde, pilot ve kabin memurlarının haklarının muhafazası mümkün hâle gelmektedir.
Hizmet sözleşmesine konulan orantısız cezai şartların iptali için dava açılması ve sözleşme hükümlerinin mahkemeye arz edilmesi: Havayolu firmalarının çoğu zaman tek taraflı iradeyle hazırladığı hizmet sözleşmelerinde pilot veya kabin memuru aleyhine öngörülen ağır cezai şart hükümleri, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, yasa ve adalet anlayışıyla da telif edilemez. Şayet cezai şart, işçinin makul öngörüsü dışında bir yükümlülük doğuruyorsa, bu tür düzenlemeler hâliyle hakkın kötüye kullanılması olarak telâkki edilebilir. Avukat tarafından açılacak iptal davası sürecinde, hukuk bürosu cezai şartın dayandığı sözleşme maddelerini tafsilâtla tetkik ederek, gerek mevzuata gerekse içtihatlara göre bir değerlendirme yapar. Şöyle ki, cezai şartın tek taraflı, fahiş ve dengesiz biçimde belirlenmiş olması hâlinde, hâkim tarafından iptaline hükmedilmesi mümkündür. Hâlbuki birçok çalışan, söz konusu yükümlülüklerin zorunlu olduğunu tahayyül etmekte ve haklarını aramaktan imtina etmektedir. Bu bakımdan, iptal davaları yalnız bireysel değil, kolektif iş hukukunun da bir parçası olarak telâkki edilmelidir.
Yıldırma (mobbing), ayrımcılık ve eşitlik ilkesine aykırılık hallerinde tazminat davası açılması ve delil toplama sürecinin yönetilmesi: Pilot ve kabin memurlarının maruz kaldığı mobbing uygulamaları, psikolojik baskılar yahut cinsiyet, yaş veya dil yeterliliği üzerinden yapılan ayrımcılıklar, hem anayasal güvence altındaki eşitlik hakkına hem de ulusal yasalarla belirlenmiş kişilik haklarına açıkça aykırıdır. Bu gibi durumlarda hukuk bürosu tarafından açılan tazminat davalarında, somut olayın mefhumuna uygun şekilde delil toplanması ve mobbingin varlığının ispatı yönünden müteaddiden içtihatlara dayanılması icap eder. Avukatın burada üstlendiği görev, yalnızca dilekçe yazımıyla sınırlı olmayıp; tanık ifadelerinden kurumsal yazışmalara kadar her türlü belgeyi mülahaza ederek hakikatin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır. Bu bağlamda, adaletin temini ancak sistematik tacizin hukuk önünde tanınması ve karşılığının verilmesiyle mümkündür. Aksi hâlde, işyerinde sistematik yıldırma politikasının sürekliliği, çalışanların temel haklarını ihlal eden bir düzene dönüşebilir.
Toplu İş Sözleşmesinden doğan işçilik alacaklarının tahsili için dava süreci başlatılması ve icra takibi yapılması: Toplu İş Sözleşmesi (TİS) kapsamında İş Kanunu’nun uygulanacağının kararlaştırıldığı hâllerde, pilot ve kabin memurlarının TİS’ten doğan fazla mesai, yıllık izin, kıdem ve ihbar tazminatı gibi işçilik alacakları, açık bir biçimde mahkeme korumasına sahiptir. Bu alacakların tahsili için açılacak davalarda hukuk bürosu tarafından yapılan tetkik, yalnızca sözleşme metniyle sınırlı kalmayıp, fiilî çalışma şartlarının da değerlendirilmesiyle geniş bir çerçevede yürütülmektedir. Avukatın yürüttüğü takip işlemleri, icra müdürlükleri nezdinde neticenin tahsilatla sonuçlanmasını sağlar. Şöyle ki, mevzuat gereği hak edilen bir alacağın ödenmemesi, işverenin açık bir yükümlülük ihlali anlamına gelir ve bu ihlal adaletin müeyyidesini gerektirir. Bu hâliyle, çalışanlar TİS hükümlerinden doğan haklarını yalnızca kâğıt üzerinde değil, fiilen ve maddeten istifade edebilir hâle gelmelidir.
İş kazası veya meslek hastalığı neticesinde pilot ve kabin memurlarının maluliyet tazminatı ve ceza davası süreçlerinin yürütülmesi: Havacılık sektörü çalışanları, doğaları gereği yüksek riskli koşullar altında görev yaparlar. Bu sebeple pilot veya kabin memurunun maruz kaldığı iş kazası ya da meslek hastalığı neticesinde uğradığı zararın telafisi, hem tazminat hem de ceza hukuku açısından ikili bir süreci ihtiva eder. Hukuk bürosu tarafından yürütülen bu tür davalarda, hem SGK kayıtlarının hem uçuş raporlarının tetkiki, hem de bilirkişi incelemesinin mülâhazası gereklidir. Avukatın buradaki rolü, iş kazasının illiyet bağını ve işveren kusurunu ortaya koyan bir ilâm elde etmek suretiyle, çalışanın tüm haklarının mahkemece telâkki edilmesini sağlamaktır. Bu noktada yasa koyucunun öngördüğü güvenlik yükümlülüklerinin ihlali, bilâkis ağır sorumluluk doğurur. Bu itibarla, yalnızca bireysel mağduriyetin değil, toplumsal çalışma güvenliğinin de sağlanması hedeflenmelidir.
Haksız olarak verilen ücretsiz izin veya pasif göreve çekilme işlemlerine karşı ihtiyati tedbir başvurusu yapılması: Bazı havayolu şirketlerinin, pilot ve kabin memurlarını haksız olarak uzun süreli ücretsiz izne göndermesi veya aktif görevden alarak pasif konumda bekletmesi, çalışanların hem ekonomik hem de meslekî haklarını zedeleyen bir uygulamadır. Bu tür işlemlere karşı hukuk bürosu tarafından yapılan ihtiyati tedbir başvurusu, çalışanın hak kaybı yaşamasını önlemeye yönelik zamanında alınan etkili bir hukuki koruma yoludur. Avukat, bu başvuruda çalışanın sözleşmeden doğan haklarını ve işverenin keyfi tasarrufunun hukuka aykırılığını tafsilatla ortaya koyar. Bu hâliyle, işlem mahiyeti itibariyle müstesna nitelikte bir ihtiyati tedbir kararı verilmesine zemin hazırlar. Bilhassa uçuş lisansı olan bir pilotun aktif görevden uzaklaştırılması, yalnızca bir idari tasarruf değil, aynı zamanda bir meslekî itibarsızlaştırma olarak telâkki edilmelidir.
Hizmet sözleşmesinin havayolu çalışanı tarafından haklı nedenle feshedilmesi hâlinde (İş Kanunu’na tabi personelin) kıdem tazminatı ve diğer alacakların tahsili için dava açılması: İş Kanunu’na tabi olan firma çalışanı pilot veya kabin memurunun, haklı nedenle hizmet sözleşmesini feshetmesi hâlinde, bu kanuna göre kıdem tazminatına ve sair işçilik alacaklarına hak kazanması söz konusudur. Ancak bu hakların tesisi, ancak fesih nedeninin mevzuat ve içtihat çerçevesinde geçerli kabul edilmesiyle mümkündür. Avukat tarafından hazırlanacak fesih bildirimi ve açılacak dava, bu geçerliliği hukukî bir zemine oturtur. Hukuk bürosu, davayı sadece maddi alacaklar bakımından değil, fesih gerekçesinin haklılığını göstermek için gerekli belgeleri ve tanıkları da mülâhaza ederek yürütür. Bu itibarla, fesih hakkı kullanılırken gösterilecek hassasiyet, neticede alınacak mahkeme kararının yönünü doğrudan tayin edebilecek mâhiyettedir.
Uçuş lisansının haksız yere askıya alınması veya uçuş yasağı uygulanması durumunda idareye karşı iptal ve tazminat davası açılması: Pilotların uçuş lisanslarının sivil havacılık otoritesince keyfî veya dayanaksız biçimde askıya alınması yahut yasaklanması hâlinde, bu işlem sadece bir idari tasarruf değil, aynı zamanda meslek hakkının ihlali anlamına gelir. Bu durumda avukat tarafından açılacak iptal ve tazminat davası, yalnızca işlemin yürürlükten kaldırılmasını değil, müvekkilin uğradığı maddi ve manevi zararların da tazminini hedefler. Hukuk bürosu, bu süreci içtihatlara, yasal düzenlemelere ve idari belgelerin mütalaasına dayalı biçimde yürütür. Hâlbuki birçok pilot, işlem nedeniyle yaşadığı mağduriyeti salt bürokratik bir mesele olarak tahayyül etmektedir. Oysa bu tür idari tasarrufların, yargı yoluyla düzeltilebileceği ve telâfi edilebileceği izahtan varestedir.
Pilot adaylarına yönelik eğitim sözleşmelerinde hak ihlali doğurabilecek şartların analizi ve sözleşme öncesi hukuki danışmanlık verilmesi: Pilot adayları ile havacılık okulları veya havayolu şirketleri arasında imzalanan eğitim sözleşmeleri, çoğu zaman detaylı ve teknik hükümler içermekte olup; bu sözleşmelerin taraflar arasında ciddi sorumluluklar doğurduğu izahtan varestedir. Bu gibi sözleşmelerdeki cezai şartlar, mecburi hizmet yükümlülükleri veya lisans masraflarının geri ödenmesine dair hükümler, hukuk bürosu tarafından detaylı biçimde tetkik edilmelidir. Avukat, bu değerlendirmeyi hem müstakbel hukuki ihtilafları önlemek hem de sözleşmenin adalet ilkesiyle bağdaşır hâle getirilmesi maksadıyla yapar. Şöyle ki, adayın daha sözleşme imzalanmadan evvel bilgilendirilmesi, hem ekonomik hem de hukuki riskleri asgarî düzeye indirir. Bu itibarla, sözleşme öncesi alınacak hukuki danışmanlık hizmeti, bir eğitim yatırımı olmanın ötesinde, hakların güvence altına alınmasına yönelik mühim bir tedbirdir.
Pilot ve kabin memurlarının bordro ve uçuş kayıtları üzerinden yapılan ücret eksikliği tespiti ve alacak davası açılması: Havacılık sektöründe çalışanların ücretlendirme sistemleri, uçuş saatlerine, görev sürelerine ve yıpranma payına göre şekillendiğinden, bordroda yer alan ücretlerin gerçek uçuş kayıtlarıyla karşılaştırılması büyük önem arz etmektedir. Şöyle ki, pilot ve kabin memurlarının fiilen yaptığı uçuşlar ile resmi bordrolar arasında müteaddiden farklar bulunduğu durumlarda, bu farkın tespit edilmesi ve hukuken talep edilmesi mümkündür. Avukat marifetiyle yürütülen bu süreçte, hukuk bürosu hem iç hukukta düzenlenen işçilik alacaklarına ilişkin mevzuatı hem de uluslararası uçuş normlarını tetkik ederek alacak davasını şekillendirir. Hâlbuki çoğu çalışan, maaş bordrosundaki eksiklikleri salt idari bir hata telakki ederek dava yoluna başvurmamaktadır. Bu hâliyle, ücret eksikliklerinin giderilmesi, yalnız bireysel adaletin değil, sektörel denetimin de bir gereğidir.
Haksız yere disiplin cezası verilmesine karşı savunma hazırlanması ve yargı yoluyla itiraz edilmesi: Disiplin cezaları, işverenin yönetim hakkının bir uzantısı olsa da, keyfî ve ölçüsüz uygulandığında çalışanların onurunu, meslekî bütünlüğünü ve ekonomik geleceğini zedeleyen bir müeyyideye dönüşebilmektedir. Pilot ve kabin memurlarına yönelik haksız uyarı, kınama veya iş akdinin feshi sonucunu doğuran cezalar, ilgili yasa ve mevzuata uygun biçimde değerlendirilmediği takdirde iptale konu olabilir. Bu süreçte, avukat tarafından hazırlanacak hukuki savunma metni, yalnızca olayın somut anlatımı değil; bilhassa işyeri yönetmelikleri, TİS hükümleri ve mukabilinde içtihatların mülahazası ile şekillendirilmelidir. Hukuk bürosu, bu bağlamda yalnızca bir savunma dilekçesi üretmekle kalmaz; aynı zamanda söz konusu işlemin iptali için gerekli dava sürecini de adalet ve hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda yürütür. Bu itibarla, disiplin cezası sadece bir iç işlem olarak değil, hakların sınavı olarak telâkki edilmelidir.
Kabin memurlarının gebelik, doğum ve süt izni haklarının ihlali hâlinde başvuru ve dava sürecinin yürütülmesi: Kadın kabin memurlarının doğum öncesi ve sonrası yasal izin sürelerinin kullandırılmaması, süt izninin zamanında ve koşullara uygun verilmemesi yahut hamilelik nedeniyle görevden uzaklaştırılmaları, eşitlik ilkesine ve çalışma hakkına açıkça aykırıdır. Hâlbuki bu haklar, yalnızca sosyal devlet anlayışı gereği değil; Anayasa, İş Kanunu ve Uluslararası Çalışma Sözleşmeleri mucibince koruma altına alınmıştır. Avukat, bu gibi ihlaller karşısında hem idari başvuru sürecini hem de dava sürecini eş zamanlı yürüterek, çalışanın anayasal haklarının ihlal edilip edilmediğini hukuk bürosu aracılığıyla tafsilâtla tetkik eder. Bu noktada, özellikle kadın çalışanların bu tür muamelelere sessiz kalması, adaletin tesisi noktasında ciddi bir boşluk yaratmaktadır. Şu hâlde, bu başvurular yalnız bireysel menfaate değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine de hizmet etmektedir.
Kabin memurlarına yönelik yabancı dil yeterlilik sınavlarının keyfî uygulanmasına karşı dava açılması ve hakların korunması: Bazı havayolu firmalarının, kabin memurlarına yönelik yabancı dil sınavlarını sadece belirli çalışanlara uygulaması veya bu sınavlardan başarısız olanları pasif göreve çekmesi, çalışma hakkı ile bağdaşmayan ayrımcı bir uygulamadır. Şöyle ki, sınav sisteminin şeffaf olmaması, eşitlik ilkesiyle tezat oluşturmakta, çalışanlar arasında ihtilafa ve hukuki eşitsizliğe sebebiyet vermektedir. Avukat tarafından açılacak iptal veya tazminat davası, bu sınav uygulamalarının keyfîliğini ortaya koyarak, yargı denetimi marifetiyle adaletin tecellisini sağlar. Hukuk bürosu, ilgili sınav prosedürlerinin, ilan biçiminin, denetim mekanizmalarının ve uygulamadaki sonuçların tamamını tetkik ederek, bu uygulamaların hangi yasa ve mukarreratla çeliştiğini tafsilatla ortaya koyar. Bu itibarla, kabin memurlarının hakları, yalnızca teknik yeterlilikle değil, hukukî eşitlikle de ölçülmelidir.
Yıllık izin, refakat izni ve mazeret izni haklarının gaspı hâlinde dava açılması ve izin kayıtlarının tespiti: Havacılık sektöründe kesintisiz çalışma temposu içinde, pilot ve kabin memurlarına tanınması gereken yıllık, refakat ve mazeret izinlerinin kullandırılmaması veya bu izinlerin yok sayılarak ücret kesintisine gidilmesi, çalışanların haklarını açık biçimde ihlal etmektedir. Hâlbuki yıllık izin hakkı, yalnızca mevzuatla değil, işçinin fizikî ve ruhsal bütünlüğünü koruma amacını güden anayasal bir haktır. Avukat, bu hakkın gasbı hâlinde hukuk bürosu nezdinde dava açarak, geçmiş yıllara ait izin kayıtlarının tespiti, tanık beyanlarının toplanması ve bordro incelemesi gibi süreçleri mütalaaya tabi tutar. Bu dava süreçleri, çalışanların sosyal güvenliğini, dinlenme hakkını ve işverene karşı olan meşru taleplerini temin eder. Bu bakımdan, izin haklarının izahı ve temini, adalet sisteminin işlemesinde mühim bir parametre olarak telâkki edilmelidir.
Havayolu personelinin dijital izleme ve değerlendirme sistemleri üzerinden yapılan haksız performans değerlendirmelerine karşı itiraz süreci yürütülmesi: Dijital teknolojilerle donatılmış havayolu şirketleri, zaman zaman pilot ve kabin memurlarını izleme ve değerlendirme sistemlerine tabi tutmakta; bu sistemler üzerinden performans düşüklüğü gerekçesiyle hukuka aykırı işlem tesis etmektedir. Hâlbuki bu sistemler, çalışanın rızasına ve objektif kıstaslara dayanmadığı takdirde, kişilik haklarını ihlal eden, denetlenmeyen ve keyfî bir mekanizmaya dönüşebilir. Avukat, bu tür uygulamalara karşı itiraz sürecini başlatarak, izleme yöntemlerinin mevzuat ve anayasal haklar ışığında hukuk bürosu nezdinde değerlendirilmesini sağlar. Şöyle ki, dijital sistemler üzerinden yapılan puanlamaların işten çıkarma veya terfi sürecine etkisi, ancak şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkesine tâbi olduğunda meşru kabul edilebilir. Aksi hâlde, teknolojik araçların insan emeğine tahakküm kurduğu bir düzen ortaya çıkmaktadır.
Hizmet süresinin eksik bildirilmesi veya sigorta primlerinin eksik yatırılması hâlinde hizmet tespiti davası açılması: Özellikle özel havayolu şirketlerinde, pilot ve kabin memurlarının hizmet sürelerinin eksik bildirilmesi veya sigorta primlerinin noksan yatırılması gibi uygulamalara sıklıkla rastlanmakta; bu da hem sosyal güvenlik haklarını hem de ileride emeklilik hesaplamalarını olumsuz etkilemektedir. Hukuk bürosu aracılığıyla açılacak hizmet tespiti davası, sigortalılığın başlangıcının ve süresinin doğru tespit edilmesini sağlayarak, müvekkilin anayasal sosyal güvenlik hakkının ihlaline karşı yargı koruması sağlar. Avukat, davada bordro kayıtlarını, uçuş planlarını, yazılı görev emirlerini ve tanık beyanlarını birlikte tetkik ederek, hizmetin fiilen ifa edildiğini ortaya koyar. Bu dava, bilhassa ileride emeklilik yaşı ve aylığı gibi hakların sağlıklı biçimde telâkki edilmesi için elzemdir.
Yurt dışı uçuşlarda geçerli olan ek ödemelerin ve harcırahların ödenmemesi hâlinde alacak davası açılması: Uluslararası uçuş yapan pilot ve kabin memurlarının, yurt dışı görevlerinde hak ettikleri harcırah ve ek ödemelerin ödenmemesi hâli, yalnızca bir sözleşme ihlali değil, aynı zamanda emek sömürüsünün kurumsallaşmış bir örneğidir. Bu tür durumlarda hukuk bürosu tarafından açılacak alacak davası, görev emirleri, uçuş planları, pasaport giriş çıkış kayıtları gibi belgelerle desteklenmekte; mevzuat hükümleri ve TİS maddeleri temelinde hakların iadesi sağlanmaktadır. Avukat, bu tür taleplerin yargı yolunda başarılı sonuçlara ulaşması için içtihatlara uygun bir dava stratejisi geliştirir. Hâlbuki birçok çalışan, ek ödemelerin keyfîliğine kanaat getirip dava yoluna başvurmamaktadır. Bu itibarla, yurt dışı uçuşların ekonomik karşılığı, yalnız şirketin takdirine değil, hukukun denetimine tâbidir.
Haksız şüphe üzerine yapılan güvenlik soruşturmaları sonucu iş akdi feshedilen personel için idari dava açılması: Havaalanı güvenliği gerekçesiyle yapılan güvenlik soruşturmaları neticesinde, herhangi bir mahkûmiyet veya disiplin cezası olmaksızın iş akdi feshedilen pilot ve kabin memurları, çoğu zaman keyfî bir değerlendirmeye kurban gitmektedir. Bu tür durumlarda, hukuk bürosu tarafından idari işlem iptal davası açılarak, soruşturmanın somut delillere dayanmadığı, şüphe üzerine tesis edilen işlemin adaletle bağdaşmadığı mahkeme nezdinde ortaya konur. Avukatın burada sunduğu delil ve savunmalar, yalnızca müvekkilin değil, hukuk devletinin güvenlik-adalet dengesi açısından da mühimdir. Bu tür işlemlerin yargı denetimine tabi kılınması, kamu gücünün keyfîliğine karşı müstesna bir teminattır.

