İdari Davalar ve Vergi Davaları

İdari davalar ve vergi davaları, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuk devleti ilkesi çerçevesinde kanun ve mevzuata uygunluğunu denetleyen, bireylerin haklarını korurken kamu yararını da gözeten, teknik ve uzmanlık gerektiren yargısal süreçlerdir.

İdari davalar ve vergi davaları, idare hukukunun en yoğun alanlarından biri olarak karşımıza çıkar. Bu davalar, idarenin tesis ettiği işlemlerin ve eylemlerin kanun ve yasa hükümlerine uygun olup olmadığının denetimi bağlamında, adalet ilkesinin hayata geçirilmesine hizmet eder. Hukuk bürosu pratiğinde idari ve vergi davaları ekseriyetle kamu gücünün bireyler üzerindeki etkilerini sınırlandırma işlevi görür. Şöyle ki, idarenin tesis ettiği işlemler, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine doğrudan müdahale edebileceğinden, bu işlemlerin yargısal tetkiki hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır.

İdari davaların mâhiyeti, iptal ve tam yargı davaları şeklinde iki ana kategoride telâkki edilmektedir. İptal davaları, hukuka aykırı idari işlemlerin ortadan kaldırılmasını amaçlarken, tam yargı davaları ise idarenin eylem ve işlemleri sebebiyle doğan zararların tazminini hedefler. Halbuki, her iki dava türünde de ortak olan husus, idarenin kamu gücünü kullanırken mevzuat ve hukuk devleti ilkesi ile bağlı olduğunun teyit edilmesidir. Bu itibarla, müteaddiden verilen yargı kararları, idari işlemlerin sınırlarını çizmekte ve idarenin keyfî davranışlarının önüne geçmektedir.

Vergi davaları ise mali yükümlülüklerin hukuka uygun şekilde tesis edilip edilmediğinin denetim aracıdır. Vergi idaresi tarafından yapılan tarhiyat, ceza kesilmesi veya tahsil işlemleri, kanuni dayanağı bulunmadığında ya da ölçüsüz nitelikte olduğunda, iptal veya tam yargı davasına konu olabilir. Bilhâssa mükelleflerin haklarının korunması, vergi davalarının ana gayesidir. Zira, vergi hukukunun temelinde yer alan kanunilik ilkesi, herhangi bir mali yükümlülüğün yalnızca yasayla öngörülebileceği hakikatini ifade eder.

İmar davaları da idare hukuku sistematiği içinde önemlidir. İmar planlarının hazırlanması, ruhsat verilmesi ya da yapı yıkım kararları gibi işlemler, mülkiyet hakkına doğrudan etki eden düzenlemeler olduğundan, yargı denetimine tâbidir. Bu noktada, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesi mukarreratı, imar işlemlerinde kamu yararı ile bireysel hakların dengesinin sağlanması gerektiğini mülâhaza etmektedir. Ancak, uygulamada ortaya çıkan sorunlar, idari davaların açılmasını ve sürecin tafsilâtla yürütülmesini zorunlu kılmaktadır.

İdari ve vergi davalarında süreler müstesna öneme sahiptir. Lakin, sürelerin kaçırılması hâlinde dava açma hakkı ortadan kalkmakta, adaletin gerçekleşmesi imkânsız hâle gelmektedir. Hâliyle, alanında uzman bir avukat aracılığıyla başvuruların yapılması, bu sürecin usule uygun şekilde yürütülmesi açısından bilâkis önem arz eder. Netice itibarıyla, hakların kaybı çoğunlukla usul hatalarından kaynaklandığı için, davaların usulüne uygun ikame edilmesi izahtan varestedir.

İdare hukuku davalarında yargı denetimi, idarenin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları üzerinden yürütülür. Bu unsurlardan herhangi birinde hukuka aykırılık hâlinde işlemin iptali yoluna gidilmektedir. Misal olarak, kamu görevlisine verilen bir disiplin cezası, ölçülülük ilkesine aykırıysa yargı organlarınca iptal edilmektedir. Binâen, yargı denetimi yalnızca bireysel menfaatlerin korunmasını değil, aynı zamanda idarenin hukuka bağlılığının teyit edilmesini sağlar.

Vergi davalarında yargısal denetim ise vergi idaresinin işlemlerinin kanuni dayanağa uygun olup olmadığının tetkiki üzerinden yapılır. Bu bağlamda, tarhiyatın mevzuata aykırı bulunması hâlinde işlemin iptali söz konusu olur. Bilhâssa vergi uyuşmazlıklarında, idari yargının yerleşik mukarreratı, mükelleflerin haklarının korunması yönünde gelişim göstermektedir. Hâlbuki, vergi idaresi çoğu zaman kamu yararı adına hareket ettiğini ileri sürse de, yargı denetimi netice itibarıyla bireysel menfaatlerin de korunmasını zorunlu kılar.

İdare Hukuku

İdarenin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır. İdari davalar, iptal davaları ve tam yargı davaları olmak üzere iki çeşittir. İdari yargının çok geniş olup, hayatın her alanı kamu tüzel kişiliğine haiz idarelerce regüle edildiğinden bu kurumların hukuka uygun olmayan işlemleri için idari yargıya başvurulabilmektedir. Kamu kurumlarının çalışanlarınca verilen zararların tazmini için tam yargı davaları, zararların tazmini tam yargı davasının konusunu teşkil etmektedir. Hukuku büromuzca idare hukukunun tüm alanlarında dava takibi hizmeti verilmektedir.

İmar Hukuku

İmar hukuku alanında imar planlarına itiraz ve kamulaştırma işlemlerine karşı itiraz süreçleri işletilerek, idari davaların açılması ve takibi konusunda avukatlık hizmetleri sunulmaktadır.

Vergi Hukuku

Vergi Hukuku

Vergi hukuku aslen vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişiler ile potansiyel mükellefleri içeren bir alandır. Mükellef olan gerçek ve tüzel kişilere gereğinden fazla vergi tahakkuk ettirilmesi, vergi cezaları kesilmesi, vergi ziyaı vb. cezaların kesilmesi durumunda haksız uygulamalara itiraz edilmesi mümkündür. Hukuk büromuzca mükellef olan gerçek ve tüzel kişilerin vergi müdürlükleriyle yaşadıkları sorunlarda hukuki danışma hizmeti verme, vergi daireleri ile gerekli müzakerelerin yapılması ve vergi davalarının takibi konularında hizmet vermektedir.

Yükseköğretim Davaları

Gerek kamu üniversiteleri, gerekse vakıf üniversiteleri kamu tüzel kişiliğini haiz kurumlar olduğundan dolayı, üniversitelerin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır ve başvurulacak yargı idari yargıdır. Keza Yükseköğretim Kurulu’nun da işlem ve eylemleri idari davaya konu edilebilmektedir.

İstanbul'da olan Avukat Tolga Ersoy Hukuk Bürosu tüzel kişiliklere ve şahıslara hukuki hizmet vermektedir. Ağırlıklı olarak Ceza Hukuku alanında Ağır Ceza Avukatı olarak çalışmakta birlikte, Aile Hukuku ve Tazminat Hukuku başta olmak üzere hukukun birçok alanlarında Avukatlık hizmeti sunmaktadır.