Şiddet Mağduru Trans Bireyler İçin Koruma Tedbir Kararı Alınması

6284 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat mucibince şiddet mağduru trans bireyler, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan hakları kapsamında koruma tedbir kararı talep edebilir; bu karar, şiddeti önleyici ve caydırıcı bir adalet mekanizmasıdır.

Trans bireylerin hayatlarında, gerek yakınları, gerek hayat arkadaşları, gerekse komşuları gibi kişiler tarafından şiddet mağduru olduğu görülmektedir. Toplumsal ilişkilerin mâhiyeti gereği, şiddetin en çok yaşandığı alan ekseriyetle bireyin en yakın çevresidir. Bu bağlamda trans bireylerin aile içinde, müteaddiden şiddet olaylarıyla karşı karşıya kalması olağan bir durumdur. Lakin aile içi şiddet, sadece özel bir ihtilâf değil, aynı zamanda kamu düzenini ilgilendiren bir adalet meselesidir. Şiddet, aile ile sınırlı kalmayıp komşuluk ve sosyal muamelât ilişkilerinde de kendini göstermektedir. Zira toplumdaki önyargılar, trans bireylerin temel haklarının ihlâl edilmesine sebebiyet vermekte ve mağduriyet yaratmaktadır. Bu hâliyle, adaletin tesisi yalnızca bireysel güvenliği değil, toplumsal huzuru da korumayı gerektirir. Böylesi vakıalarda, mevzuatın sunduğu koruma tedbirleri, trans bireylerin günlük yaşamda güvenle var olabilmeleri için zaruridir. Halbuki bu tedbirlerin uygulanmaması, yalnızca bireylerin değil toplumun bütününün hukuk devleti anlayışına zarar verir. Netice olarak, trans bireylerin gördüğü şiddet yalnızca kişisel bir mesele değil, bilâkis toplumsal adaletin de sınavıdır.

Hukuki anlamda şiddet, sadece fiziksel şiddetle sınırlı olmayıp, sözlü şiddeti veya manevi zarara yol açan psikolojik şiddeti de içermektedir. Kanun koyucu, şiddeti yalnızca bedensel saldırıyla sınırlı telâkki etmemiş; hakaret, tehdit ve psikolojik baskıyı da bu kavramın kapsamına dahil etmiştir. Bu geniş tanım, hakların korunması ve adaletin tesisi için elzemdir. Şöyle ki, insan onurunun ihlâli de şiddet mefhûmu içinde değerlendirilir. Bilâkis yalnızca fiziksel saldırıların önlenmesine odaklanan dar bir yaklaşım, trans bireylerin yaşadığı manevi travmaları görmezden gelmek olurdu. Hâlbuki psikolojik şiddetin yol açtığı zararın, zaman zaman fiziki saldırılardan daha yıkıcı olduğu tafsilâtla ortaya konulmuştur. Bu durum, şiddetin hakikâtini geniş boyutlarıyla kavramanın önemini ortaya koymaktadır. Bu itibarla, şiddetin hukuki tanımının genişliği, trans bireylerin etkin korunmasını mümkün kılar. Binâen, Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlere ilişkin hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3., 8. ve 14. maddeleri bu koruma alanını pekiştirir. Netice olarak, şiddetin farklı görünümlerinin hukuk düzenince müstakilen tanınması, adaletin tesisi bakımından izahtan varestedir.

Bu gibi durumlarda, uygulanan şiddet olguları ceza davasının veya maddi-manevi tazminat davasının konusu olabileceği gibi, bu safhalar başlamadan en hızlı şekilde önleyici tedbire başvurmak gerekmektedir.

Koruma tedbirlerinin öncelikli amacı, muhtemel zararı henüz meydana gelmeden önlemektir. Zira ceza davaları veya tazminat davaları, şiddet olayları yaşandıktan sonra işletilen süreçlerdir. Halbuki önleyici tedbir, şiddet vakalarının önünü kesmek için süratle uygulanabilen bir mekanizmadır ve adaletin zamanında tecellisini mümkün kılar. Şöyle ki, ceza ve tazminat davaları uzun ve zahmetli yargılama süreçlerini içerirken, önleyici tedbirler süratle alınabilmektedir. Bu hâliyle, bireyin can güvenliği ve temel hakları yönünden zaruret arz eden acil durumlarda, önleyici tedbir kararı hayat kurtarıcı bir fonksiyon icra eder. Bu itibarla, önleyici tedbirlerin alınması adalet mekanizmasının etkinliğini artırır. Şiddete maruz kalan trans bireylerin en kısa sürede bu imkândan istifade etmesi büyük önem taşır. Misal olarak, yaşanan bir tehdit veya takip olayında mahkemece verilen uzaklaştırma kararı, daha ağır bir şiddet olayının meydana gelmesini önlemektedir. Netice olarak, önleyici tedbirler, şiddet mağdurlarının haklarının korunmasında temel bir rol üstlenmektedir.

Trans bireyler, şiddet mağduru olduklarında 6284 sayılı Kanun uyarınca koruma tedbir kararı talep edebilir; bu karar hukuki koruma sağlar ve şiddeti önleyici etki yaratır. 6284 sayılı Kanun, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla çıkarılmış olmakla birlikte, mefhûmu gereği tüm bireyleri kapsayan bir koruma mekanizması sunar. Bu yasa, hakların güvence altına alınması ve adaletin sağlanması için özel olarak tasarlanmıştır. Netice itibarıyla, trans bireylerin de bu kanun mucibince sağlanan koruma tedbirlerinden istifade etmesi izahtan varestedir. Şöyle ki, koruma tedbir kararı yalnızca bedensel saldırılara karşı değil, aynı zamanda sözlü tehditlere, baskılara ve sosyal dışlanma biçimlerine karşı da işlevseldir. Halbuki uygulamada çoğu kez bu husus dar şekilde telâkki edilmekte ve yalnızca fiilî saldırılarla sınırlı bir güvence olduğu düşünülmektedir. Hâlbuki mevzuatın sağladığı imkânlar, çok daha geniş bir koruma alanı ihtiva etmektedir.

Bu itibarla, 6284 sayılı Kanun’un tatbiki, yalnızca bireylerin güvenliğiyle sınırlı olmayıp, aynı zamanda toplumun hukuk devleti ilkesine bağlılığının bir tezahürüdür. Binâen, trans bireylerin şiddet hâlinde koruma talep etmesi yalnızca bireysel bir hakikât değil, kamu düzeninin de bir gereğidir. Misal olarak, verilen koruma kararları faillerin davranışlarında caydırıcı bir tesir yaratmaktadır.

Trans bireyler, gerek cinsiyet değişikliği sürecini başlatmış, gerekse cinsiyet sürecini tamamlamış olsun, Anayasal hakları ve Devletimizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca koruma talep ettiklerinde bu taleplerinin karşılanması hukuki bir haktır. Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlere ilişkin düzenlemeleri, her birey için eşit güvence sağlar. Bu kapsamda, trans bireylerin kimliklerinden ötürü ayrımcılığa uğramaksızın korunmaları adaletin ve eşitliğin bir gereğidir. Halbuki toplumda hâlen önyargılar bulunmakla birlikte, hukuk düzeni bilâkis bu önyargılara karşı güvence sunmaktadır. Şöyle ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi özel hayatın korunmasını, 14. maddesi ise ayrımcılık yasağını teminat altına alır. Binâen, trans bireylerin şiddet hâlinde koruma talep etmesi, yalnızca ulusal mevzuata değil, aynı zamanda uluslararası hukuka da dayanmaktadır. Bu müktesep hakların görmezden gelinmesi mümkün değildir. Bu itibarla, trans bireylerin şiddet karşısında koruma talep etmesi, yalnızca bireysel bir hak arayışı değil, aynı zamanda devletin uluslararası yükümlülüklerinin bir tezahürüdür. Netice olarak, bu koruma talepleri hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk açısından meşru, zorunlu ve izahtan varestedir.

Gerek 6284 sayılı Kanun, gerekse işbu kanunun uygulanmasına yönelik 28532 sayılı Yönetmelik uyarınca, şiddet mağduru trans bireylerin koruma tedbir kararına başvurmaları mümkündür. Koruma tedbir kararı verildiğinde, bu karar karşı tarafa kolluk birimlerince tebliğ edildiğinden, karşı taraf açısından caydırıcı olmaktadır. Çünkü hareketlerine devam etmesi hâlinde hapis yaptırımı öngörülmektedir. Yönetmelik, kanunda öngörülen düzenlemeleri tafsilâtla uygulamaya koyar ve böylelikle koruma tedbirlerinin mahiyeti somut hale gelir. Bu süreçte kolluk kuvvetleri ve yargı mercileri arasındaki işbirliği, adalet mekanizmasının işlerliğini sağlar. Hâliyle, tebliğ süreci caydırıcılık açısından büyük önem taşır. Şöyle ki, kararın muhataba tebliği, failin davranışlarını gözden geçirmesine ve eylemlerine son vermesine sebebiyet verir. Zira, kararın ihlâli hâlinde hapis yaptırımı ile karşılaşacağına dair ilâm açık ve nettir. Bu durum, hem bireysel güvenliği sağlamakta hem de toplumda hukukun otoritesini pekiştirmektedir.

Bu itibarla, 6284 sayılı Kanun ve Yönetmelik, şiddet vakalarının daha ağır boyutlara taşınmasını önlemek için hayati bir fonksiyon üstlenmektedir. Binâen, kolluk birimlerinin bu tedbirleri süratle uygulaması, adaletin tesisi için vazgeçilmezdir. Misal olarak, tebliğ edilen bir uzaklaştırma kararı, çoğu zaman daha ağır bir saldırının önüne geçmektedir.

Koruma tedbir kararı kapsamında evden uzaklaştırma, hakaret ve tehdit eylemlerine son verme ikazı ve yasağı, ikamet mahalline yaklaşma yasağı, iletişim kurma yasağı gibi önleyici tedbirler verilmektedir. Koruma tedbir kararının ihlâli hâlindeyse, bu kararı ihlâl eden karşı taraf hakkında Mahkemece takdir edilecek zorlama hapsi yaptırımı uygulanacaktır. Sayısız vakada bu önlemlerin, olayların daha ciddi ve riskli boyutlara varmasının önüne geçtiği görülmüştür. Bu tedbirlerin çeşitliliği, şiddetin farklı boyutlarını kapsayan bir koruma şemsiyesi oluşturur. Zira şiddet yalnızca fiziksel saldırılardan ibaret değildir; hakaret, tehdit ve takip gibi davranışlar da mağdurlar üzerinde ağır tesirler bırakabilmektedir. Halbuki bu çeşitlilik, mevzuatın bütüncül koruma anlayışını ortaya koyar. Şöyle ki, zorlama hapsi, koruma kararının bağlayıcılığını artıran önemli bir yaptırımdır. Failin kararı ihlâli hâlinde hapis tehdidiyle karşılaşması, caydırıcılığın en güçlü göstergelerindendir. Binâen, mahkemelerin verdiği bu kararların yalnızca kâğıt üzerinde kalmadığı, fiilen etkili olduğu hakikâti, çok sayıda dava dosyasında tafsilâtla görülmektedir.

Koruma tedbirleri trans bireyler için yalnızca bireysel güvenlik değil, aynı zamanda adaletin ve hukuk düzeninin işlerliği açısından da önemlidir. Bu itibarla, alınan kararların ihlâl edilmesi hâlinde uygulanan yaptırımlar, hukukun ciddiyetini ve toplumun güvenliğini teminat altına almaktadır.

Bu süreçte en hızlı ve etkili neticenin alınabilmesi için, uzman bir avukat ile hareket edilmesinde ve sürecin profesyonel şekilde takip edilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır. Avukatın rehberliği, trans bireylerin mevzuatın sağladığı haklardan tam manasıyla istifade etmesini sağlar. Zira hukuki süreçlerin karmaşıklığı, profesyonel yardım olmaksızın bireylerin hak kaybına uğramasına sebebiyet verebilir. Halbuki uzman bir avukat, davaların seyrini doğru yöneterek adaletin süratle tecellisine katkıda bulunur. Şöyle ki, avukat yalnızca dava dilekçesini hazırlamakla kalmaz; aynı zamanda koruma tedbirinin uygulanmasını da takip eder, kolluk birimlerinin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar. Bu hâliyle, sürecin profesyonel yönetimi, hakların fiilen korunmasına hizmet eder. Binâen, trans bireyler açısından bu destek, hayati bir güvence teşkil eder.

İstanbul'da olan Avukat Tolga Ersoy Hukuk Bürosu tüzel kişiliklere ve şahıslara hukuki hizmet vermektedir. Ağırlıklı olarak Ceza Hukuku alanında Ağır Ceza Avukatı olarak çalışmakta birlikte, Aile Hukuku ve Tazminat Hukuku başta olmak üzere hukukun birçok alanlarında Avukatlık hizmeti sunmaktadır.